Bir kişinin kendi malzemesi ile bir başkasına ait arazi üzerine inşa ettiği yapıya taşkın yapı denilir. Taşkın yapıdan bahsedebilmek için bir başkası adına kayıtlı arazi üzerine kalıcı bir yapı inşa edilmiş olmalıdır. Taşkın yapı bir taşınmazda yapılan inşaatın bu taşınmazın sınırlarını aşarak komşu taşınmaza taşmasıdır. Bu taşma komşu taşınmazın yüzeyine veya altındaki toprak ya da üstündeki hava tabakasına yapılmış olabilir.
Örneğin: bir binanın temellerinin, duvarlarının, balkon ve saçaklarının komşu araziye taşmış olması olanaklıdır. Balkon çıkıntısı olarak inşa edilen bölümün sonradan kapatarak oda haline getirmesi taşkın yapıya örnek olur. Taşkın yapı iki komşu taşınmazı birleştirmekte, ekonomik bir bütünlük oluşturmaktadır.
Taşkın Yapı Nedir?
Makalemizin giriş bölümünde de bahsettiğimiz gibi bir kişinin kendi malzemesi ile bir başkasına ait arazi üzerine inşa ettiği yapıya taşkın yapı denilir. Kasten ya da hata ile inşa edilmiş olabilir. Bir kimsenin komşusunun arsası üzerine ev yapması ya da duvar örmesi taşkın yapıya örnektir. Ev balkonunun yan parsele sarkması da taşkın yapıdır. Yargıtay kararına konu olan örnek bir olayda arsa sahibi inşaat ruhsatına dayanarak arsası üzerine bina yaptıştır.
Sonrasında belediye tarafından kendisine yapı kullanma izin belgesi verilmiş ve ana taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulmuştur. Tapu müdürlüğünde cins tashih işlemi yapılırken komşu parsele tecavüzlü olduğu tespit edilmiş ve tapu kaydına bu şekilde şerh edilmiştir. Bazen de arsa sahibi inşaat ruhsatı için başvurulduğu sırada komşu parselin kendi arazisine garaj, bina ve duvar yaparak arsasının bir kısmına tecavüz ettiğini öğrenebilir.
Taşkın yapının hazineye ait bir arazi üzerine yapılması da mümkündür. Başkasına ait tapulu bir taşınmaz üzerine yapılan bina taşkın yapıdır. Tapuya kayıtlı olan arazinin kadastro parseli olması ile imar parseli olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Kadastral parsel üzerine inşa edilen binalar da taşkın yapı olabilir.
Taşkın yapı kömürlük olarak da kullanılıyor olabilir, işyeri ya da konut olarak da kullanılabilir. Esasen yapının niteliği önem arz etmez. Önemli olan bir başkasının arazisi üzerinde olması ve kalıcı olarak inşa edilmesidir. Bir binanın taşkın yapı olarak kabul edilebilmesi için büyüklüğünün hiçbir önemi yoktur; İster 3 metre isterse 150 metre taşmış olsun.
Bir başkasına ait arazi üzerine ruhsatsız olarak inşa edilen ve hakkında yıkım kararı olan bina taşkın yapıdır. Bazen yapının taşkın olduğu uzunca bir süre anlaşılamamış olabilir. Taşkın olarak inşa edilmiş bir yapıyı satın almış olabilirsiniz. Eski adıyla iskan ruhsatı olan yapı kullanma izin belgesi almak için belediyeye başvurduğunuzda binanızın taşkın olduğunu öğrenmiş olabilirsiniz.
Bazı durumlarda ise yapılan uyarılara rağmen komşu taşınmaz sınırına tecavüz edilerek yapı inşa edilebilir. Kadastral parsellerin ifrazı sonucu yeni parsellerin oluşması da taşkın yapıya sebep olabilir. Benzer şekilde imar uygulaması sonucunda oluşan yeni parseller de taşınmazlar üzerinde sınır tecavüzüne sebep verebilir. İmar uygulaması öncesinde kendisine ait arazi üzerinde inşa edilip uzun süredir kullanılan kömürlük, ardiye ya da ev niteliğindeki yapılar, imar uygulaması sonucunda ise bir başka kişiye ait parsel içerisinde kalabilir.
Bazı büyük imar parselleri imar uygulaması ile küçük parsellere ayrılabilmektedir. Mahkeme, taşkın yapıların, imar uygulaması öncesinde mi yoksa imar uygulaması sonrasında yapıldığı araştırılacaktır. Görevlendirilen bilirkişi, tespit edilen taşkınlığın imar uygulaması ile mi yoksa imar uygulaması öncesinde mi oluştuğu konusunda rapor hazırlar. Eğer komşu parselin sahibi tarafından, size ait olan parsele, iki katlı binayı taşkın şekilde inşa ettiyse, el atmanın önlenmesini, bina ve bahçe duvarının yıkımına ve eski hale getirme bedelinin ödenmesini talep edebilirsiniz.
Taşkın yapıdan bahsedebilmek için inşa edilen yapının taşınmazın bütünleyici parçası olması gerekir. Su deposu gibi taşınabilir nitelikteki eşyalar kalıcı olmadıkları için taşkın yapı olarak kabul edilemez.
Taşkın yapı sebebiyle açılan el atmanın önlenmesi davasında taşınmazların bulunduğu yere giderek keşif yapılması gerekir. Yapılan keşif, araştırma ve inceleme sonunda binanın taşkın yapı olup olmadığı saptanmalıdır. Eğer dava konusu edilen taşınmazın taşkın olduğu anlaşılırsa, elatmanın önlenmesine ve binanın yıkıma karar verilmelidir.
Taşkın yapı, mülk sahipleri için önemli bir konudur ve dikkate alınması gereken özel bir durumdur. Genel anlamıyla, taşkın yapı, bir kimsenin kendi mülkünün sınırlarını aşarak yapmış olduğu ve komşu arazilere uzanan bir yapıyı ifade eder. Bu durum, arsa sahipleri arasında anlaşmazlıklara ve hukuki sorunlara yol açabilir.
Taşkın yapı, sadece fiziksel bir olgu değildir; aynı zamanda hukuki sonuçları olan bir eylemdir. Arsa sahiplerinin mülkiyet haklarını ihlal ettiği için, taşkın yapılar yasal düzenlemelere tabidir. Bu tür bir yapı inşa eden kişi, komşu arazi sahibinin mülkiyet hakkına saygı göstermek ve gerekli düzeltmeleri yapmakla yükümlüdür.
Eğer komşu arazinizde bir taşkın yapı ile karşılaşırsanız, ilk adım olarak diyalog kurmayı denemelisiniz. Bu şekilde, sorunun dostane bir şekilde çözülmesi mümkün olabilir. Ancak anlaşmazlık devam ederse, hukuki yollara başvurabilirsiniz. Bu durumda, bir avukatla görüşerek haklarınız konusunda bilgi almak ve gerekli adımları atmak önemlidir.
Öncelikle, arsa sınırlarınızın net bir şekilde belirlenmesi ve bu sınırlara saygı duyulması gerekir. Ayrıca, inşaat çalışmaları sırasında komşu arazilerle ilgili imar planlarına ve yasal düzenlemelere dikkat edilmesi, taşkın yapı sorununu önleyebilir.
Taşkın yapı inşa edilmesi halinde, ilgili yerel yönetimler tarafından cezai işlemlerin uygulanması söz konusu olabilir. Taşkın yapılar ile ilgili detaylı bilgi almak, haklarınızı korumak ve olası sorunlardan kaçınmak için ilgili mevzuatı iyi anlamak ve uzman bir avukata danışmak önemlidir.
Taşkın Yapı Sahibinin Açabileceği Dava
Türk Medeni Kanununn 724 maddesi gereğince; taşkın olarak yapılan binanın değeri arazinin değerinden fazlaysa uygun bir bedel karşılığında arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir. Taşkın yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için ilk koşul iyi niyettir. Taşkın yapı yapan kişinin iyi niyetli kabul edilebilmesi için; el attığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesi gerekir. Kendisinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın el attığı taşınmazın bir başkasına ait olduğunu bilecek durumda olmaması halinde de iyi niyetli kabul edilir. Dava açarak arazinin mülkiyetinin kendisine verilmesi isteyen tarafın iyi niyetli olduğunu ispat etmesi gerekir.
Taşkın yapı sebebiyle arazinin mülkiyetinin bina sahibine verilmesi istemi için açılan davanın hukuki dayanağı Türk Medeni Kanununun 724 maddesidir. Arazinin mülkiyeti her durumda taşkın yapı sahibine verilmez. Durum ve koşullar, taşkın yapı sahibinin talebini haklı göstermelidir. Eğer arazinin mülkiyetinin tamamı değil de bir kısmı talep edildiyse, imar durumuna göre ifrazın mümkün olması gerekir. Ayrıca ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmamalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyerek taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir. İfraz yetkisi Belediye Encümenine ait olduğu için; ifrazının mümkün olup olmadığının mahkeme tarafından sorulması gerekir.
Taşkın Yapı Şartları Nelerdir?
Taşkın yapı, bir yapının diğer bir araziye, örneğin komşu bir araziye sınırlar aşacak şekilde inşa edilmesi durumudur. Temel olarak bir kişinin mülkünde gerçekleşen inşaat, başkasına ait arazinin sınırlarını ihlal ederse bu duruma ‘taşkın yapı’ denir. Bu yapının bağlı bulunduğu ana taşınmazın bir parçası olarak kabul edilip edilmeyeceği Medeni Kanunun ilgili maddelerinde düzenlenmiştir.
Bir taşkın yapının meşru kabul edilebilmesi ve ilgili hakların tanınması için bazı şartların bulunması gerekmektedir.
- Yapı sahibinin sınırı aştığının farkında olmadan veya yasal bir geçerlilikle hareket etmiş olması gerekmektedir. İyi niyetin bulunmaması, diğer şartlar göz ardı edilecek kadar önemli bir kısıtlamadır.
- Zarar gören arazi maliki, taşkın yapının farkına vardığından itibaren 15 gün içinde herhangi bir itirazda bulunmamış olmalıdır. İtiraz süresi içinde yapılmazsa yapı sahibi iyiniyetli kabul edilebilir.
- Yıkım sonucunda aşırı zarar doğacaksa ve yapının değeri, üzerinde bulunduğu zeminin değerinden fazlaysa yapı sahibi lehine bazı haklar tanınabilir.
- Taşan kısım imar mevzuatına uygun olmalı ve ana taşınmazdan ayrılabilecek nitelikte olmalıdır.
- Arsa sahibine uygun bir bedel ödenmelidir.
Tecavüzlü Durumun İmar Uygulaması Sonucu Gerçekleşmesi
İmar kanununa göre bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Eğer taraflar imar öncesi kadastral parselde paydaş iken bina yapılmış ve imar uygulaması ile yapı taşkın hale gelmişse, taşkın yapı sahibinin kötü niyetli olduğu kabul edilemez. Kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan, taşkın yapı sahibi kusurlu sayılmamıştır. Bu sebeple taşkın yapı sahibi yargılama giderlerinden ve aynı nitelikteki avukatlık ücretinden sorumlu tutulmaz.
İmar Kanunu gereğince; eğer taşkın yapı imar uygulaması ile oluşmuşsa kural olarak taşkın yapı sahibine kaim bedel ödenmesi gerekmektedir Taşkın yapının kaim bedeli mahkeme veznesine yatırıldıktan sonra elatmanın önlenmesine ve taşkın yapının yıkıma karar verilmelidir. Kaim bedel ödenmediği sürece yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur. Ödenmesi gereken kaim bedelin miktarı, keşif sonucu alınan bilimsel verilere uygun uzman bilirkişi raporuna göre belirlenir. İmar uygulaması ile ortaya çıkan taşkınlık nedeniyle taşkın yapı sahibi kötü niyetli sayılamayacağı için ecrimisil talebinin reddedilmesi gerekir.
Bu tür davalarda ilgili kadastro müdürlüğüne müzekkere yazılarak dava konusu edilen taşınmazların bulunduğu yerde kadastro işlemlerinin ne zaman yapıldığı sorulmalıdır. İlgili belediye başkanlığına imar uygulamasının hangi tarihte yapıldığı sorulmalıdır. Ayrıca her iki taşınmazın tapu kayıtları tüm tedavülleri ile birlikte ilgili tapu müdürlüğünden istenmelidir. Ayrıca imar uygulamasından önceki tarihteki kadastral parsel sınırlarını gösteren kroki de kadastro müdürlüğünden istenmelidir.
Böylelikle hangi kadastral parselde tarafların ne şekilde hissedar olduğu araştırılmalıdır. Getirilen tapu kayıtları ile tarafların taşınmazları hangi tarihte ve ne şekilde edindikleri incelenmelidir. Taşkınlığın imar düzenlemesinden önce de var olduğu saptanırsa elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmelidir. Anlaşmazlık konusu taşkın yapının hangi tarihte inşa edildiği belirlenmeli, yapının inşa edildiği tarihte davacıya ait çap kaydında kalıp kalmadığı saptanmalıdır.
Taşkın Yapı Sahibinin Açabileceği Dava
Bazı durumlarda taşkın yapının yıkımına karar verilir. Durum ve koşulların haklı göstermesi şartıyla taşkın yapıyı yapan iyi niyetli kimseye, bedeli karşılığı taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulması isteme yetkisi verilmiştir. Taşkın yapı malik bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı dava ile taşkın kısmın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir. Taşkın yapıyı yapan iyi niyetli kimse irtifak hakkı kurulması yerine arazinin tamamının veya bir kısmının kendisine verilmesini de isteyebilir.
Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı tapu iptali davasının dinlenebilmesi için, tapuya kayıtlı bir taşınmaz üzerinde, temelli kalması amacıyla yapılan binanın ayrılmaz parçası yine tapuda kayıtlı üçüncü kişiye ait taşınmaza yapılmış olmalıdır.
Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayanılarak tapu tescil talebinde bulunabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekir. İlk şart; malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır. İkinci şart, yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasıdır. Üçüncü şart ise taşkın inşaat yapanın, taşınmaz malikine bu bedeli ödemesidir. Son şart olarak, taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için ilk şart yapı sahibinin iyi niyetli olmasıdır. İyi niyet şartının gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek yoktur. İyi niyetten varlığından söz edilebilmesi için; taşkın inşaatı yapan kimsenin, el attığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesi gerekir.
İyi niyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece kendiliğinden araştırılır. Taşkın yapı malikinin iyi niyeti inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. Taşkın yapı sahibinin taşınmaz zemininin kendisine ait olduğu ya da mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gerekir.
Tapulu taşınmazların devri sadece tapu müdürlüğünde yapılabilir. Ancak farklı sebeplerle birçok defa harici satış sözleşmeleri yapılmaktadır. Taraflar tapuya gitmeden ellerine bir kağıt ve kalem alarak tapulu bir araziyi alıp satmaktadırlar. Her ne kadar taşınmaz tapuda adına kayıtlı olmasa da ileride adına tecsil edileceğini düşünmektedir ve bu taşınmaz üzerinde bina yapmaktadır. Böyle bir durumda kötü niyetten bahsedilemez.
Yapı yapan kişinin iyi niyetli değilse; aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılmasına karar verilir. Kural olarak iyi niyetin ispatı taşkın yapı sahibine aittir. Kadastro görmüş, çapa bağlanmış yerlerde iyi niyet iddiası dinlenmez.
Yapı kıymetinin taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olmasından anlaşılması gereken; inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zararın yıkılmaması hâlinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybından fazla olmasıdır. Arsa sahibinin arsasının uğrayacağı değer kaybı uzman bilirkişilerden rapor alınmak suretiyle tespit ve takdir edilmelidir. Burada kastedilen arsa değeri sadece taşılan arazinin değerinden ibaret değildir. Arazi sahibinin taşılan kısım dışında kalan arazisinin uğrayacağı değer kaybı da bu değerin içindedir.
Özellikle her iki taşınmaz üzerindeki yapıların bitişik nizam olduğunu durumlarda; taşkın kısmın yıkımı halinde diğer binanın taşıyıcı sistemi bundan zarar görebilir. Keşif ile taşkın bölümün yıkımı halinde binanın ana yapısının betonarme ve statik dengesinin bozulup bozulmayacağı araştırılmalıdır. Bilirkişiden bu yönde ayrıntılı bir rapor alınmalı ve rapor sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Yıkım sebebi ile diğer bina tamamen kullanılamaz hale gelebilir, rayiç değer hesaplanırken bu hususlar dikkate alınmalıdır.
Taşkın inşaat yapanın taşılan kısmın mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilmesi için taşınmaz sahibine arsa bedelini ödemesi gerekir.
Mahkeme tarafından tapu iptal ve tescile karar verilebilmesi için taşkın yapının zeminindeki arazi parçasının ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir. Bu tür davalarda öncelikle taşınmazların tapu kayıtları istenilmeli ve başka paydaş ya da ortağın bulunup bulunmadığının araştırılmalıdır. İmar durumuna göre ifrazın mümkün olup olmadığının belediyeden sorulması gerekir. İmar durumuna göre ana taşınmazın ifrazı mümkün değil ise elatmanın önlenmesine ve yıkım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir. Taşınmazın ifraz mümkün ise, temliken tescil isteği yönünde bir karar verilmesi gerekir. Hukuki danışmanlık almak ve sorunlarınıza çözüm bulmak için profesyonel bir avukata başvurmanız en doğrusu olacaktır.
Davayı Kime Karşı Açabilirsiniz?
Taşkın yapı, genellikle inşaatların yan alanlara veya başka bir taşınmazın sınırlarına taşması durumunu ifade eder ve bu durumda olan taşınmazlar için tapu tescil işlemleri özel bir öneme sahiptir. Tapu tescil talebi, taşkın yapının bulunduğu taşınmaza ilişkin kişisel hakları temsil etmekte ve taşınmaza özgü nitelikler taşımaktadır.
Taşınır veya taşınmaz mal devri söz konusu olduğunda, devir borcu, malın kendisine özgü bir borç türü olarak kabul edilir. Taşkın yapı halinde, inşaat sahibi, kendi hakkını mevcut arazinin tüm sahipleri aleyhine ileri sürebilir. Arazide taşkın yapı bulunan tüm malikler, bu hakları bizzat kullanabilir ve taşkın yapının haklarından yararlanabilirler.
Taşkın yapıyı sonradan iktisap eden yeni malikler de, dava açma haklarını muhafaza ederler. Yani, taşkın yapıya sahip olunduğunda, önceki maliklerin hakları yeni maliklere geçer ve bu hakların kullanılması mümkün olur. Bu hususta yeni malik, taşkın yapıdan doğabilecek tapu tescil taleplerini ileri sürebilir ve gerekli hukuki süreçleri yürütebilir.
Taşkın yapılarla ilgili tapu tescil istekleri, taşınmazla ilgili kişisel hakların bir parçasıdır ve taşınmazın devri sırasında hem inşaat sahibi hem de yeni malikler tarafından kullanılabilir hakları içerir. Bu durum, taşkın yapı bulunan taşınmazların alım-satımında, hem satıcıların hem de alıcıların bilmesi gereken önemli bir husustur.
Taşkın yapıya dayanan tapu tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Devir borcu eşyaya bağlı bir borç olduğundan inşaat sahibi hakkını taşılan arazinin tüm maliklerine karşı kullanabilir. Taşkın yapıyı satın alan yeni malikler de dava hakkını kullanabilirler.
Dava Açabilecek Kişiler
Taşkın yapıya dayanan tescil isteği taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir. Kendisine taşkın yapı miras olarak kalan kişiler ya da taşkın yapıyı satın alan kişiler de taşkın yapıya dayalı tapu tescil davası açabilirler.
Elatmanın önlenmesi ve yıkım talepli bu davada, yıkılması istenen binanın maliklerinin tümünün davada davalı sıfatı ile yer alması zorunludur. Bu sebeple ilgili tapu müdürlüğüne müzekkere yazılmalı ve tüm maliklerin listesi sorulmalıdır. Tüm malikler davaya dahil edilmeden karar verilmesi durumunda bu karar kanun yolları aşamasında kaldırılacak ya da bozulacaktır. Ayrıca kaim bedelin de tespit edilecek bu maliklerin tamamına, hissseleri oranında ödenmesine karar verilmelidir.
Taşkın yapı, genellikle inşaatların yan alanlara veya başka bir taşınmazın sınırlarına taşması durumunu ifade eder ve bu durumda olan taşınmazlar için tapu tescil işlemleri özel bir öneme sahiptir. Tapu tescil talebi, taşkın yapının bulunduğu taşınmaza ilişkin kişisel hakları temsil etmekte ve taşınmaza özgü nitelikler taşımaktadır.
Taşınır veya taşınmaz mal devri söz konusu olduğunda, devir borcu, malın kendisine özgü bir borç türü olarak kabul edilir. Taşkın yapı halinde, inşaat sahibi, kendi hakkını mevcut arazinin tüm sahipleri aleyhine ileri sürebilir. Arazide taşkın yapı bulunan tüm malikler, bu hakları bizzat kullanabilir ve taşkın yapının haklarından yararlanabilirler.
Taşkın yapıyı sonradan iktisap eden yeni malikler de, dava açma haklarını muhafaza ederler. Yani, taşkın yapıya sahip olunduğunda, önceki maliklerin hakları yeni maliklere geçer ve bu hakların kullanılması mümkün olur. Bu hususta yeni malik, taşkın yapıdan doğabilecek tapu tescil taleplerini ileri sürebilir ve gerekli hukuki süreçleri yürütebilir.
Sonuç olarak, taşkın yapılarla ilgili tapu tescil istekleri, taşınmazla ilgili kişisel hakların bir parçasıdır ve taşınmazın devri sırasında hem inşaat sahibi hem de yeni malikler tarafından kullanılabilir hakları içerir. Bu durum, taşkın yapı bulunan taşınmazların alım-satımında, hem satıcıların hem de alıcıların bilmesi gereken önemli bir husustur.
Taşkın Yapının Sonuçları
Genellikle, bir arazide inşa edilen yapı o arazinin sahibine aittir. Ancak, bu durumun bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalardan bir tanesi “taşkın yapı” olarak adlandırılır. Taşkın yapı, bir yapının kendi sınırları dışına taşarak komşu mülkü ihlal ettiği durumu ifade eder.
Hukuken; üst hakkı irtifakı haricinde, bir yapının komşu araziye taşmasına izin veren bir hak bulunmaz. Üst hakkı, bir kişinin başka birinin mülkiyetinde bulunan arazinin altında veya üzerinde bina inşa etme hakkını elde ettiği irtifak hakkıdır. Dolayısıyla, üst hakkı olmaksızın bir yapının sınırlarını aşması hukuki geçerlilik taşımaz.
Taşkın yapı söz konusu olduğunda, durum şu iki şekilde değerlendirilir:
- Üzerinde taşkın yapı bulunan arazide, bu taşmaya izin veren bir üst hakkı irtifakı zaten mevcut ise yapının komşu arazide kalması kanunen kabul edilebilir.
- Eğer üzerinde taşkın yapı bulunan arazide, böyle bir irtifak hakkı yoksa, o zaman yapı komşu araziye hukuka aykırı olarak taşmış demektir ve ilgili kanuni yaptırımlara tabi olacaktır.
Bu tip hukuki konularda detaylı bilgi ve rehberlik için bir avukat ile iletişime geçmek faydalı olacaktır. Her durum kendi özgül koşullarına göre değerlendirilmeye alınmalıdır.