Tefecilik, Türk Ceza Kanunu’nun “Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar” bölümünde tanımlanan ve düzenlenen ciddi bir ekonomik suç türüdür. Tefecilik suçu; bireylere ve kurumlara, menfaat karşılığı yüksek faizlerle doğrudan para ödünç verme, senetle borçlandırma veya kredi kartı vasıtasıyla pos cihazından para çekme gibi yasa dışı yollardan finansman sağlanması eylemleri kapsamaktadır. Türk Ceza Kanunu madde 241’de bu suçun ceza hükümleri açıkça belirtilmiştir.
Bu suçu işleyen kişiler, çoğu zaman mali zorluklar içinde olan veya acil nakit ihtiyacı olan kişilerin bu durumunu kötüye kullanmak suretiyle haksız kazanç elde ederler. Tefecilik, yasal olmayan bu yöntemlerle ekonomik anlamda hem bireyleri hem de genel ekonomik düzeni olumsuz etkiler. Adil olmayan şartlarda ve kontrolsüz bir şekilde finansal hizmet sunarak hukuka aykırı bir durum yaratmaktadır.
Kredi ve finans erişiminin zor olduğu durumlarda tefecilik gibi suçlar daha sık görülmekte, kişilerin mali zorluklarını fırsat bilen tefeciler tarafından ağır faiz yükleri altına sokulmaktadırlar. Bu yolla sağlanan finansmanın yasal olmaması, hem borçlular için ciddi riskler oluşturmakta hem de ekonomi üzerinde olumsuz etkiler doğurmaktadır.
Bireysel ve toplumsal zararları nedeniyle, devlet tarafından tefecilik suçu ciddi cezalar ile takip edilmekte ve bu yasa dışı finansman yöntemlerine karşı mücadele etmektedir.
Tefecilik Ne Demek
Tefecilik, bir kişiye yüksek faiz oranları ile para ödünç verme işlemidir. Bu işlem, Türk Ceza Kanununu 241’inci maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmaktadır. Tefecilik ekonomik suçların içinde değerlendirilir. Türk Ceza Kanununda yer alan ve hukuki temeli madde 241 olan tefecilik, yasal olmayan bir eylemdir.
Ekonomik zorluklar yaşayan kişiler, banka ve finans kuruluşlarından gerekli desteği alamadıklarında tefecilere yönelmekte, böylelikle piyasa koşullarının çok üzerinde faiz oranlarıyla borç almaktadırlar. Tefecilik suçu, yüksek faizlerle para vermenin yanı sıra, kredi kartından fazla miktarda nakit çekme ya da senet kırdırma gibi farklı biçimlerde de karşımıza çıkar.
Tefecilik Nedir
Öncelikle tefecilik, maddi kazanç sağlama amacıyla başkasına faizle para ödünç verme işlemidir. Bu suç, sadece bireyler arasındaki nakit para alışverişi ile sınırlı değildir; farklı yöntemlerle de işlenebilir.
Bir kişinin, başka bir kişiye maddi kazanç elde etme amacıyla yüksek faizle para ödünç vermesi bu suçu oluşturur. Tefecilik suçu, faizle ödünç para verme eylemi olarak tanımlanabilir ve genellikle en basit haliyle belirli bir faiz oranında para ödünç verilmesini içerir. Tefecilik suçunun oluşabilmesi için, ödünç verilen şeyin kesinlikle “para” olması şarttır. Yani ödünç verilen değerin, para dışında herhangi bir değer olmaması suçun varlığı açısından önemlidir.
Tefecilik ile ilgili olarak, tefecinin sağladığı avantajın (örneğin, fazladan alınan para) enflasyon oranından az olmaması gerektiği bilinmelidir. Tefeciler bazen alacakları senetlere geriye dönük vade koymak suretiyle, karşılaşabilecekleri bazı problemlerden kaçınmayı tercih etse de, bu tür durumlar görevli ve yetkili mahkemelerce göz önünde bulundurulabilecek niteliktedir.
Tefecilik suçu, borçluların zor durumlarını fırsata çevirerek onlara uygunsuz şartlar altında finansman sağlamak suretiyle işlenir. Böylece, tefeciler, yasal olmayan yollarla kar elde ederken, borçlular daha da zor duruma düşebilirler.
Tefecilik suçunun varlığı için eylemin süreklilik arz etmesine gerek yoktur. Tek seferlik bir işlemle bile bu suç işlenebilir. Benzer şekilde, maddi kazancın elde edilmiş olması da şart değildir; ödünç verme işleminin yüksek faizle ve maddi kazanç amacıyla yapılması suçu oluşturmaya yeterlidir.
Örneğin, bir kişi başka bir kişiye yüksek faizle ödünç para verirse, bu durumda tefecilik suçu işlenmiş olur. Bu işlemi düzenli bir gelir kaynağı olarak sürdürmek veya vaadedilen faiz gelirini almak, suçun oluşması için zorunlu koşullar değildir.
Tefecilik suçu
Tefecilik suçu, bireylerin maddi kazanç amacıyla başkalarına ödünç para vermelerinden kaynaklanan hukuki bir suç teşkil etmektedir. Yasalarımıza göre bu suçun temelinde, faaliyeti gerçekleştiren kişinin kazanç elde etme niyetinin olması yatmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, paranın kâr amaçlı ödünç verilmesi yeterli bir sebeptir.
Tefecilik suçu, kişinin ödünç para verme eylemini kar amacıyla yapması durumunda oluşur. Eğer bu niyet yoksa, suçun yasal koşulları sağlanmamış olacaktır.
Tefeciliğin temelinde yatan maddi unsur paradır. Bu nedenle, yalnızca para karşılığında kar elde etmek adına yapılan ödünç verme işlemleri tefecilik suçu kapsamına girer.
Tefecilik suçunun mağduru, ekonomik çıkarları zarara uğrayan kişi olarak tanımlanır. Suçun oluşabilmesi için, tefecilik eyleminin tek bir kere gerçekleştirilmesi yeterlidir. Birden çok kez gerçekleştirilmiş olması şart değildir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, tefecilik suçu; kar amacıyla, yalnızca bir kez bile olsa, başka bir şahsa ödünç para verilmesi ve bu eylemin mağdur tarafında ekonomik kayba neden olması durumunda oluşmaktadır. Bu bağlamda, herhangi bir kar beklentisi olmadan gerçekleştirilen ödünç para verme eylemleri tefecilik olarak kabul edilmez.
Tefecilik Suçunun Unsurları
Tefecilik suçu, yasanın belirlediği suç unsurları çerçevesinde paranın yüksek faiz karşılığında ödünç verilmesi eylemidir. Bu suçta iki temel unsur rol oynamaktadır: Faizle para veren (tefecilik yapan kişi) ve faiz karşılığı para alan kişi (mağdur).
Kanun, tefecilik suçunda ödünç para alan kişiye mağdur sıfatı tanır ve bu kişiyi cezalandırmaz. Buna göre, ödünç para alarak ekonomik bir çıkmaza sürüklenen kişi, cezai sorumluluk altında olmamalı ve bu duruma düşmesinin cezalandırılması yerine, bu kişiye yardımcı olunmalıdır.
Mağdur, ceza davasına müdahale edebilir ve şikayetçi sıfatıyla dava sürecinde yer alabilir. Bu hak, mağdurun zararını dile getirmesi ve adaletin sağlanmasında aktif bir rol oynaması açısından önemlidir.
Ödünç verilen paranın, ister Türk Lirası (TL) isterse de yabancı bir para birimi cinsinden olmasının bu suç açısından bir fark yaratmadığını belirtmek gerekir.
Tefecilik suçunun konusunda sadece para geçerlidir; takı, altın, gümüş gibi değerli madenler suç kapsamına girmez. Ancak, bazı kuyumcuların altın satışı yapıyormuş gibi gösterip, gerçekte altın satmadan, sadece senet ya da çek karşılığında para alması, dolaylı yoldan tefecilik yapmak olarak kabul edilebilir. Burada, altın alışverişinin sadece kâğıt üzerinde gerçekleştiği, gerçekte bir alışveriş olmadığı anlaşılmalıdır ki bu tefecilik suçunun varlık gösterdiği durumlardır.
Unutulmamalıdır ki, suçun varlığından bahsedebilmek için paranın gerçekten ödünç olarak verildiği ve bunun karşılığında yüksek faizlerle geri ödemenin talep edildiği kanıtlanmalıdır.
Tefecilik suçu, belirli unsurların bir araya gelmesiyle meydana gelir. Anahtar unsurlardan biri, tefecinin kazanç elde etme amacı gütmesidir. Bu suç, faiz veya diğer malvarlığı değerleri yoluyla kazanç sağlama niyetiyle para ödünç vermek suretiyle gerçekleşir. Önemli olan nokta, tefeciliğin temelinde yatan niyettir; yani kazancın gerçekten elde edilmiş olması zorunlu değildir.
Tefecilik suçunun özünü oluşturan hareket unsurunda esas olan, kar amacıyla ve izinsiz bir şekilde ödünç para verme işleminin yapılmasıdır. Bu noktada, aşağıdaki koşulların mevcut olması gereklidir:
- Öncelikle, kanunen yetkili organlardan izin alınmamış olmalı veya var olan bir izin iptal edilmiş olmalıdır.
- Ayrıca, faiz karşılığında ve kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verilmiş olmalıdır.
Tefecilik suçunun oluşabilmesi için, ödünç verilen paranın miktarı veya birden fazla kişiye verilmesi şart değildir. Önemli olan, bu eylemin yasadışı bir kazanç sağlamak amacıyla gerçekleştirilmesidir.
Yardım amacıyla gerçekleştirilen finansal destekler ise tefecilik suçu kapsamına girmez. Dolayısıyla, sadece bir yardım olarak para verilip daha sonra geri alınması herhangi bir suç unsuru taşımaz.
Tefecilik Suçu Nasıl İspat Edilir?
Tefecilik suçu ispatında önemli unsur, suçun mağduru ile fail arasındaki ilişkinin mahiyetidir. Bu bağlamda, aralarında doğal bir finansal işlem dışında bir ilişki olup olmadığı tespit edilmelidir. İşte bu ispat sürecinde dikkat edilmesi gerekenler:
Fail ile mağdur arasındaki ilişki detaylıca incelenmelidir. Burada, yakın akrabalık bağları, uzun süreli arkadaşlık veya komşuluk gibi sosyal ilişkiler mercek altına alınır.
Failin işyerlerinde üçüncü şahıslara ait imzalı senet veya çekler bulunması halinde, bu belgelerin varlık sebepleri araştırılır. Fail, belgeleri neden sakladığı konusunda sorgulanır.
Senet veya çeklerde borçlu olarak yazılı kişilerin ifadelerine başvurulur. Bu kişilerin, borç ve ödeme koşulları hakkında verdikleri bilgiler, olayın aydınlatılmasında önem taşır.
Şüpheli işlemler vergi kayıtlarıyla da desteklenmelidir. Bu amaçla vergi dairesi nezdinde bir inceleme raporunun hazırlanması talep edilebilir.
İspat süreci boyunca, mahkeme ve soruşturma makamları tarafından elde edilen tüm bulgular, tefecilik iddiasını destekleyecek ya da çürütecek nitelikteki deliller olarak değerlendirilir. Bunlar; elektronik veriler, tanık ifadeleri, mali belgeler ve sair fiziki kanıtlar olabilir. Tefecilik suçunun net bir şekilde kanıtlanması, adaletin sağlanması ve suçun gerçek faillerinin cezalandırılması için elzemdir.
Tefecilik Suçu ve Ceza Yargılaması Süreci
Tefecilikle ilgili ceza yargılaması süreci, mahkemenin iddianameyi kabul etmesiyle resmi olarak başlar. İddianame, savcılık tarafından hazırlanan ve sanığın suçlandığı eylemleri içeren resmi belgedir. İddianamenin kabulü ile birlikte sürece kovuşturma aşaması da denir.
Kovuşturma aşaması, davanın asıl muhakemesi anlamına gelir ve çeşitli yargılama adımlarını içerir.
Hem savcılığın hem de savunmanın delil toplaması gerçekleştirilir. Bu, olay yerinde yapılan incelemeleri, teknik analizleri ve elde edilen diğer kanıtları içerebilir. İddiaları destekleyen veya çürüten tanıklar dinlenir. Olayla ilgili uzman görüşlerine başvurulabilir. Bu, teknik veri analizlerini veya olayın mali boyutunu değerlendiren raporları içerebilir. Davanın tüm unsurları mahkeme huzurunda değerlendirilir. Sanık, savunmasını yapma ve kendini ifade etme fırsatını bulur.
Genel yargılama hükümlerine tabi olan tefecilik suçu, basit veya seri yargılama usulleriyle yargılanmaz. Dolayısıyla daha kapsamlı bir yargılama sürecine tabidir ve genellikle delillerin detaylı bir şekilde incelenmesini gerektiren bir duruşma sürecini içerir.
Yargılama sürecinin sonunda, hakim tüm delilleri değerlendirir ve sanık hakkında bir karar verir. Karar, suçlu bulma ya da beraat şeklinde olabilir.
Tefecilik Suçu ile Yağma Suçu Arasındaki İlişki
Bir kişinin tefecilik yaparak başka bir kişiye verdiği borcu tehdit veya şiddet kullanarak geri talep etmesi durumunda yağma suçu meydana gelir. Ödünç verilen parayı zorla geri isteyen kişi, hem tefecilik hem de gasp suçlarından cezalandırılabilir. Bu tip bir davranışta bulunan kişi için Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) yağma suçu düzenleyen madde 150’deki daha az cezayı öngören hükümler uygulanamaz, zira tefecilikle kurulan ilişki hukuk tarafından korunan bir ilişki sayılmaz.
Kişilerin, tefecilik yoluyla verdiği parayı yeniden toplamaya çalışırken belirli bir tarihte gerçekleştirdikleri eylemler, aynı malvarlığına ve aynı niyetle yapıldığı sürece tek bir yağma suçunu oluşturur. Bu yüzden, bu tür eylemler nedeniyle iki ayrı yağma suçundan mahkumiyet hükümleri kurulmuşsa, bu, Yargıtay tarafından bozma sebebi sayılmıştır.
Tefecinin, verdiği borç karşılığında alacaklı olduğu senedi tehdit veya şiddet uygulayarak alması halinde TCK m.148/2’de düzenlenen senet yağması suçu ortaya çıkar. Suçun gerçekleşmesi durumunda, failin hem tefecilik hem de senet yağması suçları nedeniyle cezalandırılması gerekmektedir.
Sanığın ve işbirliği yaptığı kişinin, tefecilik yoluyla para verdikleri birinden tehditle senet alıp, bu senet üzerinden zorla para tahsili yapmaya çalışmaları sonucunda ortaya çıkan eylemlerin toplamı, yağma suçunu oluşturan cebir ve şiddet unsurlarını barındırır.
Tefecilik Suçunda Şikayet
Şikayet, bir kişinin, mağdur olduğu veya bir suça tanık olduğunun yetkili makamlara başvurması işlemidir. İhbar ise, suçu öğrenen bir kişinin, bu durumu yetkili organlara bildirmesi eylemidir. Tefecilik suçu ise kişisel olarak şikayete konu olmayan bir suç türüdür.
Tefecilik suçunda şikayet yoktur. Tefecilik eylemi, mağdurun şikayeti olmaksızın da takibe alınabilir ve soruşturma süreci başlatılır. Tefecilik, nitelikli dolandırıcılık gibi kendiliğinden kovuşturulması gereken suçlar arasında yer alır.
Tefecilik Suçunda Uzlaşma
Uzlaşma bir çeşit alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanabilir ve genellikle bağımsız bir uzlaştırmacının aracılığıyla anlaşmaya varılması işlemidir. Ancak, her suç tipi için bu yöntem geçerli değildir. Özellikle tefecilik suçunda uzlaşma imkanı, mevzuat kapsamında değerlendirilmesi gereken bir noktadır.
Türk Ceza Kanunu’na göre, bazı suçlar şikayete bağlıdır ve tarafların uzlaşmasına olanak tanınır. Bu suçlar genellikle şahsa karşı işlenen ve mağdurun şikayetinin olmaması durumunda kovuşturmanın yapılmadığı suçlardır. Ancak, tefecilik suçu şikayete tabi bir suç kategorisinde yer almaz ve dolayısıyla tefecilik suçunda uzlaşma mümkün değildir.
Tefecilik suçu, kişilerin mali zorluklarını fırsat bilerek, yüksek faizlerle para verme ve bu faizler karşılığında kazanç sağlama eylemidir ve kamu düzenini ilgilendiren suçlar arasındadır. Bu suç tipi, toplumun temel ekonomik değerlerine zarar verdiği ve geniş çapta etkiler oluşturduğu için uzlaşma sürecinin dışında tutulmuştur.
Dolayısıyla, uzlaşmanın uygulandığı suçlar arasında yer almadığı için tefecilik suçunda uzlaşma süreci işletilemez ve tarafların kendi aralarında anlaşmaları, yasal bir sonuç doğurmaz. Bu tür suçlar söz konusu olduğunda, yargı makamları suçu işleyen şahsın cezalandırılması sürecini kendiliğinden takip eder.
Tefecilik Suçunu Adli Para Cezasına Çevirme
Tefecilik faaliyetleri, Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil etmekte ve işlenen suça göre hapis cezasıyla yargılama öngörülmektedir. Hapis cezasının süresi, suçun niteliği, işleniş biçimi ve etkisinin büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Ancak, tefecilik suçunda hapis cezası yanında adli para cezasına hükmedilmesi de mümkündür.
Tefecilik suçunda hükmedilen adli para cezası, hapis cezasının bir alternatifi değil, tamamlayıcı bir yaptırım niteliğindedir. Suçun işleniş şekline ve suçun oluşturduğu tehlikenin büyüklüğüne bağlı olarak, adli para cezasının miktarı belirlenir. Bu para cezası, genellikle hapis cezasıyla birlikte verilmekte ve suçu caydırıcılık açısından daha da güçlendiren bir faktör olarak düşünülmektedir.
Adli para cezasının belirlenmesinde, suçun meydana getirdiği zararın boyutu ve faaliyetin sürekli olup olmaması gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Ayrıca, tefecilikten elde edilen haksız kazancın miktarı, adli para cezasının boyutunu da etkileyebilir.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Türk Ceza Kanunu’nda tefecilik suçu nedeniyle verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Yani, eğer bir kişiye tefecilik suçundan dolayı hapis cezası verilmişse, bu ceza para cezasına dönüştürülemez ve kişi mutlaka hapis cezasını çekmek durumundadır.