Parada Sahtecilik Suçu

Parada sahtecilik, Türkiye’de ve yabancı ülke kanunları uyarınca tedavülde olan para birimlerinin sahte olarak üretilmesi, bilinçli bir şekilde sahte paranın ülke içine alınması, nakledilmesi, saklanması ya da piyasaya sürülmesi durumlarını kapsar. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nun  197’nci maddesinde “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiştir. Suçun işleniş biçimlerine bakıldığında; para basma, para taşıma ve sahtecilik eylemi ile paraları tedavüle sokma işlemleri bu kapsamda değerlendirilir.

Halk arasında bu suça “kalpazanlık suçu” adı verilmektedir. Suçu işleyenlere ciddi cezalar verilir. Kanun koyucu, parada sahtecilik suçunu işleyenler için ağır cezalar öngörmüştür. Parada sahtecilik faaliyetlerinin tespiti ve bununla mücadelenin yanı sıra, suçun önlenmesi ve farkındalığın artırılması da önem arz etmektedir.

Türk Ceza Kanunu madde 198 ile ise parada sahtecilik suçunun kapsamı genişletilmiş, devlet tahvili gibi “paraya eşit değerler” olarak kabul edilen bazı kıymetli kağıtlar ve madenler için de aynı şekilde sahtecilik suçunun cezasının uygulanacağı belirtilmiştir. Bu durum, finansal güvenliğin sağlanması ve para ile eşdeğer sayılan araçların da korunması açısından büyük önem taşır.

Parada sahteciliğin yalnızca fiziksel bir suç olmadığı, dijital ve kripto paraların yaygınlaşmasıyla siber alanlarda da sahteciliğin mümkün olduğu unutulmamalıdır. Böylece TCK tarafından düzenlenen ve ağır cezalar içeren parada sahtecilik suçu, güvenli bir ekonomik düzenin sağlanması için önemli bir rol oynamaktadır.

TCK 197

Suçun temel konusu para ile ilgilidir. İlgili hükümler, paranın madeni formda olup olmaması veya ulusal veya yabancı bir para birimi olmasına bakmaksızın geçerlidir. TCK 197’ye göre, sahte para suçunun mevzu bahis olabilmesi için paranın yasal olarak dolaşımda olması şarttır. Tedavülden çekilmiş ve mesela koleksiyon değeri taşıyan paraların sahte üretilmesi sadece dolandırıcılık suçu çerçevesinde değerlendirilebilir.

Sahte para üretimi suçunu oluşturan seçimlik hareketler şunlardır: sahte para üretmek, ülkeye sokmak, taşımak, saklamak ve dolaşıma sokmak.

Sahte para tanımı için, paranın sahteliğinin beş duyu aracılığıyla fark edilemeyecek şekilde olması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, tecrübesiz ve özel bir inceleme yapmayan bir bireyin, paranın gerçek olduğunu kabul etmesi olası olmalıdır. İlk bakışta sahte olduğu anlaşılan paralar suç teşkil etmez. Yani, gerçek para olmayıp, sadece para gibi görünse de aldatma amaçlı olmayan maden veya kağıt parçaları TCK 197 kapsamındaki bir suç unsuru değildir. Bu noktada, sahte paranın “dolaşıma sokma yeteneği” vurgulanmaktadır.

Madde içerisindeki ikinci fıkra, sahte parayı bilerek kabul etmeyi ayrı bir suç olarak tanımlar. Ancak, bu suçun gerçeklemesi için paranın sahte olduğunun kişi tarafından biliniyor olması gerekir; yani kasıtlı olarak gerçekleştirilmesi şarttır.

Üçüncü fıkra ise, paranın sahte olduğunu bilmeyerek kabul eden kişilerin, sonradan paranın sahte olduğunu öğrendikleri halde bunu dolaşıma sokmalarının, birinci fıkrada belirtilen suça göre daha düşük bir ceza gerektiren bir durum olarak ele alındığını belirtir. Bu durumda, kişi sahte para olduğunu öğrendikten sonra elinden çıkarmaya çalışmaktadır.

Parada Sahtecilik Suçunun Unsurları

Parada sahtecilik suçu, para birimleri arasında ayrım yapmaksızın ciddi bir suçtur. Bu suç, sahte para üretimi, dağıtımı ve saklama eylemlerini kapsar. Türk lirası (TL) veya herhangi bir yabancı para biriminin taklit edilmesi, suçun kapsamını değiştirmez. Esas olan, sahteciliğin yapıldığı paranın ilgili ülkede yasal dolaşımda olmasıdır.

Herhangi bir madeni para veya kağıt para, bu suça konu olabilir. Para biriminin ne olduğu, yani TL ya da döviz olup olmaması önem taşımaz.

Sahte para üretiminde, dağıtımında veya saklanmasında yer alan kişi, suçun faalidir. Eğer bir kişiye sahte para verilmişse ve kişi bu durumdan habersizse, mağdur edilen kişinin suç sorumluluğu bulunmaz.

Kripto paralar, devlet otoritesi tarafından basılmadıkları için, şu anki hukuk düzenlemeleri çerçevesinde parada sahtecilik suçu kapsamı dışındadır.

Parada sahtecilik suçu kapsamına giren diğer değerler arasında, hisse senetleri, tahviller ve yazılı bonolar gibi, paranın yanı sıra değer taşıyan evraklar da bulunmaktadır.

Bu suçun ortaya çıkarılması ve faillerin adalete teslim edilmesi, hem halkın güvenini korumakta hem de ekonomik düzenin sağlıklı işleyişini temin etmekte hayati önem taşımaktadır. 

Parada Sahtecilik Suçunun Şartları

Paranın kağıt veya madeni olup olmadığı, yerel mi yoksa yabancı bir para birimi olup olmadığı önemsizdir. Asıl önemli olan, paranın sahte olup olmayıp yasal olarak dolaşımda olup olmamasıdır.

Sahte Para Üretme (Basma) (TCK madde 197/1): Bu suç, milli veya yabancı paranın taklidinin yapılması ve üretilmesidir. Örneğin, bir bilgisayar sayesinde tasarlanıp matbaada basılan sahte paralar bu suçu oluşturur.

Ülkeye Sokmak veya Nakletmek (TCK madde 197/1): Bu suç, bilinçli olarak çeşitli para birimlerinin sahte olduklarını bilerek Türkiye’ye sokma veya ülke içinde nakletme olarak tanımlanır.

Muhafaza Etmek (TCK madde 197/1): Bu suç, sahte olduğunu bilerek paranın saklanması ya da korunmasıdır. Burada, sahte paranın her an dolaşıma girebilecek durumda olması cezalandırılma nedeni olarak gösterilir.

Tedavüle Sokmak (TCK madde 197/1): Sahte paranın piyasaya sürülmesini, yani tedavüle sokulmasını ifade eder. Failin asıl amacı, sahte değerleri dolaşıma sokarak haksız yere kazanç sağlamaktır. Suç, sahte paranın bir başkasının hakimiyetine geçmesiyle tamamlanır.

Sahte Parayı Kabul Etmek (TCK madde 197/2): Bu, sahte olduğunu bilerek sahte para kabul etmeyi tanımlar.

Sahteliğini Bilmeden Aldığı Parayı Tedavüle Sokma (TCK madde 197/3): Bu suç, parayı alırken sahte olduğunu bilmeyip daha sonra öğrenen ve bilerek tedavüle sokan kişiler için geçerlidir.

Bu seçimlik hareketlerin herhangi birisinin işlenmesi, parada sahtecilik suçunun oluşması için yeterlidir. Ayrıca, tedavül sahte değerlerin piyasa sürülmesi ile gerçekleşir ve bu genellikle mal veya hizmet alımı sırasında yapılır. Sahte paranın tedavüle sokulması, değerin başka birisinin kontrolüne girmesiyle suç tamamlanır. Eğer sahte para henüz tedavüle girmemişse ve sadece sahip tarafından dolaşıma sokulmak üzere tutuluyorsa, bu durumda suç muhafaza etme suçu olarak kabul edilir ve bu da cezai sorumluluk doğurur.

Parada Sahtecilik Suçunda Aldatıcılık

Parada sahtecilik suçları, gerçekliği gözle görülür biçimde ayırt edilmeyen ve beş duyu vasıtasıyla tespit edilemeyen sahte para üretimini cezalandırmak amacıyla düzenlenmiştir. Bu suçun esas unsuru, sahte paranın aldatma kabiliyetinin olmasıdır. Bu, parayı incelemeye almayan ve deneyim sahibi olmayan bir kişinin, sahte para ile gerçek para arasındaki farkı fark edemeyeceği bir seviyede olması anlamına gelir. Yani, ilk bakışta sahte para gerçek sanılabiliyorsa, parada sahtecilik suçu mevcuttur.

Sahtecilik suçları arasında tutulan parada sahtecilik, belirli standartları yerine getiren bir suç tipidir. Bu bağlamda, sahte paranın dolaşıma sokulabilmesi için “sürüm yeteneği”ne sahip olması gereklidir. Yargıtay kararlarına göre, sürüm yeteneği, paranın piyasada gerçek para ile kıyaslandığında herhangi bir şüpheye mahal vermeyecek düşük seviyede bir ayırım göstermesidir. Eğer sahte para, sıradan bir gözle bakıldığında dahi açıkça sahte olduğu anlaşılıyorsa, sahtecilik suçu oluşmamış sayılır.

Aldatma özelliği olmayan bir nesne, suçun temel unsurunu oluşturmaz. Bu nedenle, aldatma gücü bulunmayan basit bir kağıt parçası veya madeni parça, parada sahtecilik suçunun konusu olamaz.

Yine de, aldatma gücünden yoksun bir kağıtla kişinin kandırılması halinde, bu dolandırıcılık suçunu teşkil eder. Burada önemli olan, sahte paranın aldatıcı nitelik taşıyıp taşımadığı ve bir kişinin bu nesneyi gerçek zannetme ihtimalinin bulunmasıdır. Gerçek dışı bir para birimi üretildiğinde ve bu, gerçek para ile karıştırılabilecek durumdaysa, o zaman parada sahtecilik suçu işlenmiş olur.

Sahte Para

Sahte para, gerçek para biriminin izinsiz bir şekilde taklit edilmesi ve bu yolla haksız kazanç sağlama girişimidir. Para sahteciliği, ekonomik düzene zarar verebilecek ciddi bir suçtur. 

Piyasada sahte para tedavülü, ekonomiye zarar vermesiyle bilinir ve bu eylemi gerçekleştiren kişiler halk arasında kalpazan adıyla bilinir. Kalpazanlık, para basma yetkisi olmayan kişiler tarafından, gerçek para birimlerinin bire bir benzerlerinin yasa dışı yollarla üretilmesi faaliyetidir. Bu işleme girişen kişiler, yüksek kaliteli yazıcılar, özel kağıtlar ve mürekkepler kullanarak, gerçek paralarla karıştırılabilecek seviyede ürünler elde etmeyi amaçlarlar.

Türkiye’de kalpazanlık suçu TCK kapsamında düzenlenmiş ve ağır cezai yaptırımlar öngörülerek caydırıcı olması hedeflenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca sahte para üretmek, bulundurmak ve piyasaya sürmek ciddi hapis cezaları ile karşı karşıya kalma riskini içerir.

Herhangi bir kişi, yurt içinde veya yurt dışında yasal olarak kabul edilen para birimini sahte şekilde üretir, ülkeye getirir, taşır, saklar veya dolaşıma sokarsa karşılaşacağı cezai yaptırımlar şunlardır.  Sahte para suçunu işleyen kişiler, iki yıldan on iki yıla kadar hapis cezası alabilir. Aynı suçu işleyenler ayrıca on bin güne kadar adli para cezası ile de cezalandırılabilirler.

Sahte Dolar

Sahte para üretimi ve tedavüle sürme, Türk Ceza Kanunu’na göre ciddi suçlardan biridir. Kanuni para birimlerini sahte olarak üretmek, bu eylem özellikle dolar gibi yabancı para birimleri söz konusu olduğunda uluslararası sorunlara da yol açabilir.

Türk Ceza Kanunu’nun 197/1. maddesi, sahte para üretimini ve dolaşıma sokma eylemlerini net bir şekilde cezalandırmaktadır. Sahte dolarlar gibi yabancı para birimleri de bu kapsamda yer alır ve sahte dolar basma suçu, oldukça ağır cezai yaptırımlara tabidir.

Sahte dolar basma ve tedavüle sürme fiili kesin delillerle tespit edildiğinde, ilgili suçlara karışan şahıslar Türk Ceza Kanunu gereğince cezai yaptırımların uygulanması ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum, bireyler için önemli hapis süreleri ve aynı zamanda adli para cezaları anlamına gelmektedir.

Sahte dolar basma faaliyeti sadece para üretimi ile sınırlı değildir; sahtecilik ile ilgili tüm eylemler ceza kanunu kapsamındadır. Yasa, sadece sahte para basmayı değil, aynı zamanda sahte para nakletmeyi, saklamayı veya kullanmayı da cezalandırmaktadır.

Sahte Para Basan Kişi

Kalpazanlık, genellikle yasa dışı faaliyetler arasında sayılan ve sahte para basan kişi olarak tanınan bireylerin yaptığı bir eylemdir. Türkiye’de ve dünya genelinde ciddi bir suç olarak kabul edilen bu faaliyet, ekonomiyi olumsuz yönde etkileyebilir ve para biriminin değerini düşürebilir.

Para ve değerli evrak sahteciliği ciddi bir suçtur. Bu kapsamda, sahte para basan kişi sadece para üretme işlemiyle değil, aynı zamanda bu eyleme imkan sağlayan araç ve malzemeleri izinsiz bir şekilde imal etme, ülkeye sokma, satışını yapma, devretme, satın alma, kabul etme veya saklama fiilleriyle de yasa dışı hareket etmektedir.

Bu tür kanunsuz faaliyetlerde bulunanlar için Türk Ceza Kanunu’nda özel bir madde bulunmakta ve ağır yaptırımları mevcuttur. İlgili maddeye göre; sahte para basan kişi ve bu sürece dahil olanlar, izinsiz bir şekilde para ve kıymetli evrakların basımında kullanılan alet ya da malzemeleri elde eden kişiler, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ve ayrıca adli para cezası gibi iki adet cezai yaptırıma çarptırılabilirler.

Parada Sahtecilik Suçunun Cezası

Sahte Para Üretimi ve Tedavüle Sokma (TCK madde 197/1) Gerçek veya yabancı para birimlerini sahte olarak üreten, sahte para ile ticareti olanlar, sahte parayı muhafaza edenler, taşıyanlar veya tedavüle sokanlara iki yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezası uygulanır.

Sahte Para Kabulü (TCK madde 197/2) Sahte para bilinçli olarak kabul edildiği takdirde bu da suç teşkil etmektedir. Sahte parayı bilerek alan kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adli para cezasına çarptırılır.

Bilinçsiz İşlem Sonrası Sahtecilik (TCK madde 197/3) Bir kimse sahteliğini bilmeden sahte para kabul etmişse ve bu durumu öğrendikten sonra parayı dolaşıma sokarsa, bu eylem de suç olarak tanımlanır. Sahteciliğin farkına vardıktan sonra tedavüle para sokanlar üç aydan bir yıla kadar hapis cezası alabilirler.

Parada sahtecilik Suçunda Teşebbüs

Bir kişinin suç işleme kararı alarak hazırlıklarını yapıp eyleme geçmesi ama iradesi dışındaki nedenlerle suçun sonucunu gerçekleştirememesi durumunda suç teşebbüsü meydana gelir. Bu kişi suça teşebbüsten ötürü cezai sorumluluk taşır. Örneğin, kalpazanlık yaparak sahte para piyasaya sürecek bir kişi, bu sahte paraları saklama görevini üstlenecek başka bir kişiyle anlaşsa ve anlaşma gereği paraları teslim almaya giderken suçüstü yakalanırsa, işlenmek istenen suç teşebbüs aşamasında kalır. Eğer kişi yakalanana dek suçun her iki aşamasını da tamamlamışsa tamamlanmış suç nedeniyle cezalandırılır.

Parada sahtecilik suçu açısından ikinci fıkrada bahsedilen egemenlik alanına giriş konusu önemlidir. Birinin sahte parayı bilinçli ve isteyerek kabul ettiği sırada, bu sahte paralar henüz onun egemenlik alanına girmeden yakalanması durumunda, işlem teşebbüs aşamasında kalmış sayılır.

Üçüncü fıkrada; sahte olan para hakkında bilgi sahibi olunduktan sonra bu paranın piyasaya sürülmeye çalışıldığı bir durumda yakalanılırsa, yine suç teşebbüs aşamasında sayılır. Öte yandan, sahte para basmak amacıyla basım araçlarını hazırlayan fakat suçun icrasından son anda vazgeçen kişi, sahte para basma suçunun teşebbüs hükümleri uyarınca cezalandırılmaz. Bu durumda Türk Ceza Kanunu’nun 200. maddesi devreye girer ve ayrı bir suç olarak değerlendirilir.

Parada sahtecilik suçunda, suçun teşebbüs aşamasında kalanlar ve tamamlanmış suç işleyenler farklı şekillerde cezalandırılır. 

Parada Sahtecilik Suçunda İştirak

Parada sahtecilik, kasten işlenen bir suçtur ve bu suça birden fazla şahsın fikir ve eylem birliği içerisinde ortaklaşa katılmasına “suça iştirak” denir. İştirak hali, suçun işlenmesinde rollerin paylaşıldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin, bir suç örgütünde, bir kişi sahte para basmaya yönlendirilirse bu eyleme “azmettirme” adı verilir. Başka bir kişi ise, sahte paranın basılacağı mekanı sağlayarak “yardım ve yataklık” yapmış olur. Bu tür işbirlikleri sonucunda, tüm katılımcılar parada sahtecilik suçundan sorumlu tutulabilirler.

Bir suçun iştirak ile işlendiğinin kanıtlanması için failler arasında suçu birlikte işleme iradesinin bulunması zorunludur. Bu iradenin net olarak ortaya koyulması gerekmektedir. Aksi halde iştirak hükümleri uygulanamaz. Suça iştirak, ancak belirli bir suç faaliyetine bilerek ve isteyerek dâhil olunduğunda söz konusu olabilir.

Dolaylı faillik de parada sahtecilikte gündeme gelebilir. Bu durum, bir kişinin suçu bizzat kendisi işlemek yerine başka birini kullanarak gerçekleştirmesi olarak anlaşılır. Dolaylı fail, asıl faile nazaran sahte paraların üretilip piyasaya sürülmesi konusunda stratejik bir konum ve kontrol sahibi olabilir.

Parada sahteciliğin çeşitli şekillerde, birden çok kişinin katılımıyla gerçekleşebileceği göz önünde bulundurularak, bu suçu işleyenlerin cezai sorumluluğuna dair kanunlar bu tür iştirak durumlarını da kapsar. İştirakçilerin her birinin, suçun işlenişine sağladığı katkının derecesine göre sorumlu tutulması, adaletin sağlanması açısından önemlidir.

Parada Sahtecilik Suçunda İçtima

Parada sahtecilikle ilgili olarak içtima hususu, genel ceza hukukunun hükümlerine bırakılmıştır.

Madde metninde yer alacak herhangi bir eylemin işlenmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Eğer bir kişi, yasa dışı yollardan para üretme ve bunu piyasaya sürme gibi eylemlerden birden fazlasını gerçekleştirirse, bu durumda o kişiye tek bir ceza verilir. Örneğin, sahte para basma ve bu paranın piyasaya sürülmesi tek bir suç olarak kabul edilerek, birden fazla ayrı suçtan dolayı cezalandırılmaz. Ancak hakim, cezayı belirlerken adil bir yargılama yapmak zorundadır ve bu eylemlerin ağırlığını dikkate alarak cezayı belirleyebilir.

Parada sahtecilik suçu ayrıca, zincirleme suç hükümlerine de tabi olabilir. Örneğin, bir karar çerçevesinde, aynı sahte paranın farklı zaman dilimlerinde ve birden fazla üretilmesi, zincirleme suç olarak ele alınabilir. Bununla birlikte, kesinti kavramına dikkat etmek gerekir. Eylemler arasında fiili veya hukuki bir kesinti varsa ve bu kesinti, failin eylemlerinin mekân ve zaman açısından farklılaşmasına yol açıyorsa, bu durum artık zincirleme suç olmaktan çıkar ve her eylem ayrı bir suç olarak değerlendirilebilir.

Özetle, parada sahtecilik suçunda, fail birden fazla eylemi gerçekleştirmişse bile genel hükümlere göre tek bir cezalı eylem olarak kabul edilmekte ve faile tek bir ceza verilmektedir. Ancak, zincirleme işlenen suçlar ve eylemler arasında bir kesinti olması durumunda her bir eylem ayrı bir suç olarak değerlendirilir.

Parada Sahtecilik Suçunda Şikayet Süresi

Para sahteciliği, savcılığın şikayet olmadan harekete geçtiği önemli bir suç türüdür. Parada sahtecilik ile ilgili suçlamalar, mağdurun şikayeti olmaksızın kendiliğinden adli mercilerce değerlendirmeye alınır. Bu nedenle, parada sahtecilik suçu toplumun genelini ilgilendirdiğinden, savcılık bu suçla ilgili şikayet beklemeksizin resen yani kendi başına soruşturma başlatma yetkisine sahiptir.

Bununla birlikte, parada sahtecilik suçları için belirlenmiş bir şikayet süresi bulunmamaktadır. Suçun mağduru tarafından herhangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın savcılığa başvurulabilir. Bu tür suçlarda şikayetten vazgeçilse dahi, ceza davası düşmez, yani yargılama süreci devam eder. Bu, toplum yararını gözeterek gerçekleştirilen bir adalet uygulamasıdır.

Her suçta olduğu gibi, parada sahtecilik için de belli bir zaman aşımı süresi bulunmaktadır. Bu süre içinde işlenen suçlar, zaman aşımı süresi dikkate alınarak soruşturulabilir ve kovuşturma yapılabilir. Savcılık, bu süre içerisinde ilgili delilleri toplayarak, fail veya faillerin yargı önüne çıkarılması için gerekli işlemleri yapar.

Parada sahtecilik suçları, genel olarak kamu düzenini ve güvenini tehdit ettiğinden, adli makamlar bu suçlara karşı oldukça hassas bir yaklaşım sergiler. Dolayısıyla, bu suçla ilgili her türlü bilgi ve belge, savcılığın soruşturma başlatmasının önemli birer temelini oluşturur.

Sonuç olarak, parada sahtecilik suçları hakkında suç işlendikten sonraki dönemde etkin bir soruşturma yapılabilmesi için, zaman aşımı süresi dışında herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Şikayetçinin vazgeçmesi bu süreçte etkili olmaz ve savcılık suçu gerekli gördüğü taktirde resen yani kendiliğinden soruşturabilir.

Parada Sahtecilik Suçunda Zamanaşımı

Para sahteciliği, Türk Ceza Kanunu kapsamında ciddi bir suç olarak kabul edilmekte ve bu suçun işlenmesinin ardından yasal bir süre içerisinde ceza davasının açılması gerekmektedir. TCK’nın 197. maddesi dava zamanaşımını düzenlemekte olup, farklı suç tipleri için farklı zaman dilimleri öngörülmektedir. TCK Madde 197/1: Olağan dava zamanaşımı süresi genellikle 15 yıl olarak belirtilmiştir. TCK Madde 197/2-3: Belli suçlar için olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl olarak öngörülmüştür.

Suç tarihinden itibaren bu süre zarfında soruşturma başlatılabilir; ancak zamanaşımı süresi sona erdiğinde kovuşturma yapılamaz.

Suç tarihinden itibaren geçecek olan zamanaşımı süresi suçun niteliğine göre değişebilir. Zamanaşımı süreci içerisinde soruşturma ve kovuşturma her zaman yapılabilir. Zamanaşımı süresi dolduğunda, para sahteciliği suçundan dolayı bir dava açılamayacak veya devam eden bir dava düşecektir.

Parada Sahtecilik Suçunda Uzlaşma

Parada sahtecilik suçu, uzlaşma kapsamına girmeyen suçlar arasında yer alır. Bunun sebebi, sahteciliğin daha geniş bir kitleyi etkileyebilecek, toplumun ekonomik düzenini bozabilecek potansiyel taşıması ve bu tür suçların genellikle daha ciddi sonuçlar doğurmasıdır. Parada sahtecilik, hem yasal para birimlerinin hem de diğer ödeme araçlarının güvenilirliğini sarsabilecek suçlardandır ve kamu düzenini ilgilendiren bir durum olarak kabul edilir.

Bu nedenle, parada sahtecilik suçu yüzünden yargılanan kişiler, uzlaşma usulünden yararlanamazlar. Şüphelinin ve mağdurun bu tür bir suç için uzlaşı yoluyla adaleti sağlamaları mümkün olmaz. Bu tür suçlarda, devlete karşı işlenmiş suçlar da söz konusu olduğundan, kamu yararı gözetilerek yargı süreçleri devam ettirilir ve adaletin sağlanması amacıyla suçlular yasal yaptırımlara tabi tutulur.

Parada Sahtecilik Suçunda Etkin Pişmanlık

Parada sahtecilik, yani kalpazanlık, para ve kıymetli belgeler üzerinde oynanan oyunlar, yasalarımızda ciddi suçlar arasında yer alır. Ancak ceza hukuku sistemi, suç işlendikten sonra bireyin davranışlarına da önem verir ve etkin pişmanlık olgusuna yer verir. Etkin pişmanlık, suçlunun işlemiş olduğu kabahat için içten gelen bir pişmanlık duyması ve bunun sonucunda belirli adımları atmasıyla ilgilidir.

Parada sahtecilik suçunda etkin pişmanlık, iki belirli durum için tanımlanır ve uygulanabilir.

Üretim ve Tedarik Aşaması: Eğer bir kişi sahte para üretir, ülkeye sokar, nakleder, korur veya kabul ederse ve bu parayı tedavüle sürmeden resmi makamların haberdar olmasından önce, suçta işbirliği yaptığı kişileri ve sahte para üretim yerlerini yetkililere bildirirse, bu kişi hakkında ceza uygulanmaz. Ancak, bu bilgilerin suç ortaklarının yakalanması ve sahte paranın bulunmasına katkı sağlaması gereklidir. (TCK madde 201/1)

Aracı Malzeme Durumu: Benzer şekilde, sahte para basımında kullanılan araç-gereç veya malzemeyi yasadışı şekilde üreten, ülkeye getiren, satan, devreden, satın alan, kabul eden veya saklayan bir birey de, eğer resmi makamlar durumdan harekete geçmeden önce suç ortaklarını ve malzemelerin saklandığı yerleri yetkililere bildirirse ve bu bilgiler yine suçluların ele geçirilmesi ve malzemelerin bulunmasına yardımcı olursa, o kişiye ceza verilmez. (TCK madde 201/2)

Bu düzenlemeler, bireylerin adalet mekanizması ile işbirliği yaparak hem kendi konumlarını iyileştirmelerine hem de daha geniş toplumsal yarar sağlayacak şekilde suçların çözülmesine katkıda bulunmalarına olanak tanımaktadır. Etkin pişmanlık yoluyla, kalpazanlık gibi suçlarda bile cezanın hafifletilmesi mümkündür, tabii ki eğer şartlar yerine getirilirse.

Parada Sahtecilik Suçunda Adli Para Cezası

Parada sahtecilik suçu, Türk Ceza Kanunu’nda ciddi bir suç olarak değerlendirilir ve bu suçu işleyenlere yönelik hapis cezası gibi ağır yaptırımlar uygulanabilir. TCK madde 197/1 ve TCK madde 197/2 kapsamında gerçekleştirilen parada sahtecilik eylemleri için hapis cezası ve adli para cezası birlikte uygulanması kanunda öngörülmüştür. Ancak, TCK madde 197/3 kapsamında yalnızca “sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyma suçu” işlenmişse, verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.

Adli para cezası, mahkemenin belirli suçlar için hapis cezasıyla birlikte veya hapis cezası yerine verebileceği maddi bir yaptırımdır. Parada sahtecilikte, suçun niteliğine ve işleniş şekline göre, TCK’nın ilgili maddeleri temel alınarak cezai bir yaptırım uygulanır. Bu maddeler doğrultusunda, suçun ağırlığına ve suç işleme koşullarına göre adli para cezasına çevrilebilir. 

Parada sahtecilik, hem toplumsal düzeni hem de ekonomik güveni sarsan bir suç olarak kabul edildiğinden, yasal düzenlemelerle caydırıcı cezalar uygulanmaktadır. TCK madde 197/3 dışında kalan durumlarda, adli para cezasının hapis cezasına dönüştürülmesi esnekliği bulunmaz. 

Parada Sahtecilik Suçunda  Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Parada sahtecilik suçları, ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Ancak, bazı durumlarda, mahkeme tarafından verilen hapis veya adli para cezası gibi cezalar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu ile ertelenebilir. Bu, sanığın belirli bir denetim süresi içerisinde yürütülen şartları yerine getirmesi ve suç işlememesi halinde, hükmün herhangi bir etkisinin ortadan kalkması anlamına gelir.

Eğer mahkeme tarafından HAGB kararı verilirse, sanığın bir daha suç işlememesi ve belirlenen şartları yerine getirmesi beklenir. Bu şartlar arasında genellikle kamu hizmeti, belli bir miktar para cezasının ödenmesi veya bir rehabilitasyon programına katılım yer alabilir.

Parada sahtecilik gibi ciddi bir suçlama ile yüzleşen bireyler için HAGB, yargılama sürecinde umut verici bir seçenektir. Ancak bu kararın verilmesi, mahkemenin takdirine bağlıdır ve sanığın şartları yerine getirme kabiliyetine ve topluma yeniden uyum sağlama azmine bağlıdır. 

Parada Sahtecilik Suçunda Erteleme

Parada sahtecilik, finansal işlemlerde güveni sarsan önemli bir suçtur ve bu suça karşı verilen hapis cezasının ertelenmesi, belli şartlar altında mümkün olabilmektedir. Mahkeme tarafından belirlenen ve ceza infaz kurumlarında yerine getirilmesi gereken ceza, şartlı olarak geri bırakılabilir. Bu, mahkemenin, suçlu kişinin gelecekte yasadışı faaliyetlerden kaçınacağına ve topluma yeniden kazandırılabilmesi amacıyla verdiği bir karardır.

Parada sahtecilik ile ilgili yargılamada, hüküm giyen kişinin cezasının ertelenmesi, çeşitli koşullara bağlıdır. Bu koşullar arasında sanığın suçu işlediği sırada kişisel şartları, suçun işleniş biçimi, suçun toplum üzerindeki etkisi ve benzeri etkenler yer alır. Cezanın ertelenmesine, sanığın daha önce sabıkasız olması veya topluma yeniden uyum sağlaması gibi durumlar etki edebilir.

Cezanın ertelenmesi kararı alındığında, hükümlü belirli bir deneme süresine tabi tutulur. Bu süre zarfında herhangi bir suç işlemesi halinde, ertelenen hapis cezası infaz edilebilir. Diğer yandan, deneme süresi içerisinde hükümlünün iyi bir davranış sergilemesi durumunda, ertelenen ceza, kesin olarak kaldırılabilir.

Parada sahtecilik suçu ciddi bir yaptırıma tabi tutulmasına rağmen, yasalarımızda sunulan erteleme imkanı, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması amacıyla önemli bir fırsat sunar. Ancak bu şekilde bir erteleme kararı alınabilmesi için, davranışın düzeltilmesi ve kanuna uygun bir hayat sürme taahhüdüne bağlıdır.

Suçun mahiyeti ve hükümlünün durumu her daim mahkeme tarafından dikkatle değerlendirilir ve erteleme kararı adaletin tecellisi açısından hassasiyetle verilir. Bu nedenle, parada sahtecilik suçu nedeniyle verilen hapis cezalarının ertelenmesi, toplumun genel yararını da gözeterek, titiz bir incelemeye tabidir.

Parada Sahtecilik Suçunda Görevli Mahkeme

Parada sahtecilik suçu, Türk Ceza Kanununun  197. maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş bir finansal suç türüdür. 

TCK 197/1: Parada sahtecilik suçuyla ilgili yargılama, ağır ceza mahkemesi tarafından genel hükümlere göre yapılır. Bu kapsamdaki ilk fıkrada belirtilen suçlar için seri muhakeme usulünün uygulanması mümkün değildir.

TCK 197/2 ve 197/3: Öte yandan, TCK 197. maddenin ikinci ve üçüncü fıkrasında düzenlenen suç tipleri için, asliye ceza mahkemesinde seri muhakeme usulü uygulanabilir. Bu usul daha hızlı bir yargılamayı mümkün kılmakta ve belirli koşullar altında kullanılabilmektedir.

Ağır Ceza Mahkemeleri: Parada sahtecilik suçlarından TCK 197/1 maddesi gereğince yargılama yapma görevi ağır ceza mahkemelerine düşer.

Asliye Ceza Mahkemeleri: TCK 197/2 ve 197/3 maddeleri kapsamındaki yargılamalar ise asliye ceza mahkemeleri tarafından icra edilir.

Paraya Eşit Sayılan Değerler Nelerdir?

Devletin ihraç ettiği ve hamiline yazılı olan bonolar, hisse senetleri, tahviller ve kuponlar ile yetkili kurumların yasal olarak piyasaya sürdüğü evraklar paraya eşit değerler arasında sayılır. Bu tür finansal araçlar, günlük ekonomik işlemlerde para gibi kabul edilerek kullanılabilen yatırım araçlarıdır. Paraya eşit sayılan değerlerin başlıca örnekleri şunlardır: Hazine bonoları, hisse senetleri ve kuponlardır.

Ayrıca, yetkili kurumlar tarafından çıkarılan ve kanunen dolaşımda olan diğer finansal evraklar ile ziynet altınları da paraya eşit sayılan değerler arasındadır. Bu değerli evraklar ve altınlar, güvenli ve likidite ihtiyacı duyulan durumlarda para gibi kullanılabilme özelliğiyle bireyler ve kurumlar için önemli ekonomik varlıklardır.

Ekonomik anlamda güncel ve değerli alternatifler olarak yer alan bu araçlar, yatırımcıların portföy çeşitliliği ve risk yönetimi stratejilerinde önemli rol oynar. Paraya eşit sayılan değerler, güvenilir ve kolay alım-satımı sağlayarak finansal piyasalarda etkin bir şekilde ticaretin gerçekleştirilmesine olanak tanır.

Paraya Eşit Sayılan Değerler 

TCK Madde 198’in gerekçesinde, para dışı değerlerin parayla eşdeğer sayılabilmesi için gerekli koşullar ve tanımlar belirtilmektedir. Para gibi işlem görecek değerler, nakit para değillerse dahi, ciro ya da devir işlemine gerek olmaksızın kolaylıkla el değiştirebilir ve gerektiğinde ödeme aracı olarak kullanılabilir. Bu kapsamda, özellikle teminat olarak kullanılmaları mümkündür.

Devlet Hazinesinin borçlanmasını temsil eden Bakanlar Kurulu kararı uyarınca ihraç edilen bonolar, hisse senetleri, tahviller ve kuponlar bu madde kapsamında değerlendirilmektedir.  

Kanuni tedavüle sahip olup yetkili kurumlar tarafından çıkarılan senetlerin bu madde kapsamına girebilmesi için, ilgili kuruluşa özel kanunla bu yetkinin verilmiş olması ve senedin kanunen zorunlu olarak kabul edilmesi şarttır. Bu senetler, kâğıt paraların aksine, ibraz edildiğinde veya belirli bir vade sonunda madeni veya kâğıt para ile değiştirilebilme olanağına sahiptir.

Maddede milli ziynet altınlarından bahsedilmekle birlikte, altın paranın kendisi ayrıca ele alınmamıştır. Milli ya da yabancı altın paralar, tedavülde oldukları sürece para niteliğini korur ve değerlerindeki dalgalanmalar bu niteliği etkilemez. Ancak, Türkiye’de alınıp satılan ziynet altınları kanuni tedavüle sahip olmadıklarından para olarak kabul edilmezler ve taklit edilebilme riskleri göz önünde bulundurularak bu konuya son paragrafta özel bir hüküm eklenmiştir.


Yorum yapın

Ara WhatsApp