Nüfuz Ticareti Suçu 

Nüfuz ticareti suçu, kamu görevlisi olmayan bir kişinin, kendisinin kamu görevlileri üzerinde etkili olduğunu iddia ederek, bu sayede yasa dışı bir işi yapacaklarına söz verip, bu vaat aracılığıyla kendisi ya da üçüncü bir şahsa çıkar sağlamasını kapsayan bir eylemdir. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nun 255. maddesinde “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. (Kaynak: TCK 255. Madde)

Nüfuz Ticareti Suçu ile ilgili hukuki destek almak isterseniz aşağıdaki iletişim formunu doldurabilirsiniz.


Nüfuz ticareti suçunun işlenmesi, suçu işleyenin söz konusu kamu görevlileri ile gerçekten bir etkileşim veya ilişkisi olup olmadığına bakılmaksızın gerçekleşebilir. Burada esas olan, suçun işlenmesi için gerekli olan menfaat temin etme amacının var olmasıdır.

Nüfuz ticareti, vatandaşın kamu idaresine olan güvenini zedelemektedir. Kamu idaresi, hukuk devletinin temel prensipleri gereği şeffaf, adil ve tarafsız olmak zorundadır. Bu suç, kamu idaresinin bu temel prensiplerine darbe vuracak niteliktedir ve kamu düzenini bozan bir eylem olarak değerlendirilmektedir.

TCK m.255 kapsamında, nüfuz ticareti suçuna giren faaliyetler gerçekleştirildiğinde, yasalarımız tarafından belirlenen cezai yaptırımlar uygulanır. Suçun koruduğu hukuki değer, kamu yönetimi mekanizmalarına ve onların dürüst çalışmasına olan kamu güvenidir. Bu nedenle, nüfuz ticareti suçunun önemli bir suç tipi olarak tanımlanması ve yasal sınırlar içinde caydırıcı cezalarla karşılanması toplumun menfaati açısından büyük önem taşımaktadır.

Nüfuz Ticareti Suçu TCK 255. Madde nedir?

Nüfuzu kötüye kullanma suçu olarak bilinen Nüfuz Ticareti Suçu, kamu görevlisi olmayan bir kişinin, kamu görevlileri (örneğin, memur, avukat, hakim, kaymakam, polis) üzerinde etkisi olduğunu iddia ederek, haksız bir işi gerçekleştirme vaadiyle kendisine veya bir başkasına çıkar sağlaması durumunda oluşur.

Suçun işlenebilmesi için etki iddiasında bulunan kişinin kamu görevlisi olması gerekmez. 

Suçun temelini oluşturan iddia, kişinin kamu görevlileri üzerinde, yasal olmayan yollarla, işleri yürütebileceğine dair inandırıcılığıdır. Nüfuz iddiası yoluyla, suç işleyen kişinin kendisine veya üçüncü bir şahsa doğrudan veya dolaylı yollarla çıkar sağlaması gerekmektedir.

Nüfuz ticareti suçu, etik olmayan davranışlar sergileyerek, kamu yönetimine olan güveni sarsan ciddi bir suçtur. Türk Ceza Kanunu ve ilgili yasal düzenlemeler bu tür eylemleri cezalandırmaktadır ve kamu düzeninin korunmasını amaçlar. Bu suça karışan şahıslar, hak ettikleri yasal yaptırımlarla karşı karşıya kalırlar.

Nüfuz Ticareti Suçu Nasıl Oluşur?

Nüfuz ticareti suçu, bireylerin kamu hizmetlerine erişimde usulsüz avantajlar elde etmeye çalıştıkları durumlarda ortaya çıkar. Bu suç, özellikle kamu sektöründe görev alan kişilerin etki alanlarını ve yetkilerini kişisel çıkarları doğrultusunda kötüye kullanmaları sonucunda meydana gelir.

Bir kişi, kamu işlerinde haksız bir yarar sağlayabilmek adına, başka bir kişinin işlemlerine müdahil olur. Bu müdahale, bir kamu görevlisinin işlemleri hızlandırması, öncelik tanıması ya da olumlu sonuçlandırması şeklinde tezahür edebilir. 

Nüfuz Ticareti Suçunun Unsurları

Nüfuz ticareti suçu, kamu görevlisinin yetki ve pozisyonunun kötüye kullanılmasına dayanır. Fail, kamu görevlisinin yetkisini sanki kişisel bir menfaat elde etmek için kullanabilecekmiş gibi, üçüncü kişilere yasadışı vaatlerde bulunur. Bu suçun gerçekleşmesi için, kamu görevlisinin de suçun bir parçası olması gerekmez; aslında, görevli çoğu kez yapılan işten habersiz olabilir.

Nüfuz ticareti suçunun oluşabilmesi için, haksız işi yapacak olan şahıs ile fail arasında bir anlaşma gerçekleştirilmesi şarttır. Failin bu anlaşma ile kamu görevlisinin nüfuzunu kullanarak haksız bir iş yaptıracağını taahhüt etmesi ve karşılığında menfaat sağlayacağının vaad edilmesi yeterlidir. Bu süreçte, failin aslında görevli üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmaması veya vaat edilen etkinin meyvelerini verip vermemesi önemli değildir.

Suçun oluşumu için sadece “nüfuz ticareti anlaşması”nın bile yerine getirilmiş olması, suçun tamamlanmış olduğunun bir işaretidir. Bu aşamada vaad edilen işin gerçekleştirilmesi ya da menfaatin sağlanıp sağlanmaması suçun varlığı açısından önemsizdir.

Nüfuz Ticareti Suçunun Soruşturma Süreci

Nüfus ticareti suç şüphesi, kolluk kuvvetleri veya savcılık tarafından fark edildiği an itibarıyla soruşturma süreci başlar. Bu kritik aşama, suça dair delillerin toplanması, şahit ifadelerinin alınması ve olayın bütün boyutlarıyla aydınlatılması amacı taşıyor. Nüfus ticareti suçununun soruşturma aşaması, adından da anlaşılacağı üzere, bu ciddi suç tipinin özel olarak incelenmesi gerektiren hassas bir süreçtir.

Soruşturma aşaması, yetkili makamlarca, yani polis veya jandarma gibi kolluk güçleri tarafından veya doğrudan savcılığın inisiyatifi ile, nüfus ticareti suçunun işlendiği şüphesinin tespit edilmesi ile başlar. Bu noktada, olayı her yönüyle soruşturmak ve olası suç unsurlarına vakıf olmak üzere derinlemesine bir araştırma yürütülür.

Yetkili makamlar, suçun aydınlatılması ve faillerin tespiti için delilleri toplar. Bu süreç; görgü tanıklarıyla görüşmeler, teknik takip, elektronik verilerin incelenmesi ve saha araştırmalarını içerebilir. Nüfus ticareti suçununun soruşturma aşamasında, vakıf olunan her türlü bilgi ve belge titizlikle değerlendirilir.

Eğer toplanan deliller ve yapılan incelemeler, nüfus ticareti suçunun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşturuyorsa, savcılık suçla ilgili iddianameyi hazırlar. Bu iddianame, olayın mahiyeti, suçun unsurları, deliller ve şüpheli veya şüpheliler hakkında bilgileri içerir ve soruşturma aşamasının resmi bir sonucu olarak mahkemeye sunulur. İddianamenin kabul edilmesi halinde, nüfus ticareti suçu zanlıları aleyhinde dava açılarak yargılama sürecine geçilir.

Nüfuz Ticareti Suçunun Cezası (TCK 255)

Nüfuz ticareti ile ilişkili olarak kamudaki bir görevliyi etkileyerek, haksız bir işin yapılabilmesi amacıyla menfaat sağlanması durumunda cezalar yasal düzenlemeler çerçevesinde belirlenmiştir.

  1. Kamu görevlisine, sahip olduğu nüfuza dayanarak haksız bir işin yapılmasını sağlayacak şekilde, ya doğrudan ya da aracılar aracılığıyla menfaat temini yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına çarptırılır. Kaynak: Mevzuat Bilgi Sistemi TCK 255)
  2. Eğer suç işleyen kişi kamu görevlisi ise, hapis cezası yarı oranında artırılır.
  3. Menfaat karşılığı iş görme ya da işin görüleceği bekleme durumundaki kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır.
  4. Anlaşma sağlanmış ise suçun işlenmiş sayılacağı ve cezai işlemin uygulanacağı net bir şekilde belirtilmiştir.
  5. Suça aracılık eden kişilere, ana fail ile aynı ölçeklerde cezai işlem uygulanır.
  6. Nüfuz ticareti yoluyla dolaylı olarak menfaat sağlayan üçüncü kişilerin (şahıslar, şirketler gibi), suça iştiraki durumunda, aynı ceza verilir.
  7. Eğer haksız işin gerçekleştirilmesi girişimi kendi başına bir suç oluşturuyorsa, ilgili kişi bu suçtan da ayrıca cezalandırılır.

Özetlenmiş biçimdeki bu bilgiler, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine dayanarak, nüfuz ticareti suçunun yaptırımlarını kapsar. İlgili maddelerde yer alan detaylar esas alınarak yasal sorumluluklar ve cezalar ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır.

Nüfus Ticareti Suçunda Cezayı Artıran Haller

Kamu görevlileri tarafından, nüfuz ticareti suçunun işlenmesi halinde, verilen  hapis cezasının yarı oranda artırılmasını gerekir. Bu ağır cezai sonucun kanuni temeli, kamu görevlisinin yüksek güvenilirlik beklentisine ihanet etmesi gerçeğine dayanır. Ayrıca, kamu görevlisinin suçu işlemesi, toplumun devlete olan güven duygusunu da ciddi şekilde zedeler.

Nüfus Ticareti Suçunda Cezayı Azaltan Haller

Nüfus ticareti suçunda cezayı azaltan haller belli durumlarda uygulanabilir. Suç teşebbüs aşamasında kalırsa ve planlanan menfaat elde edilemezse, yasalar gereğince cezada indirim söz konusu olabilir. Böyle bir durumda, suçun tam olarak işlenememiş olması göz önünde bulundurularak cezai yaptırım yarı oranda indirilebilir. 

Nüfuz Ticareti Suçunda Adli Para Cezası

İşlenen bu tür bir suç sonucunda, ceza sistemimizde hapis cezasının yanı sıra farklı yaptırımlar da öngörülmektedir. Nüfuz ticareti suçunda adli para cezası uygulaması, hapis cezası gibi daha ağır bir yükümlülükle karşı karşıya kalan bireyler için alternatif bir cezalandırma yöntemi olarak karşımıza çıkar.

Adli para cezası, hapis cezasının gerekli görüldüğü durumlarda bile, bazı koşullar altında uygulanabilecek bir yaptırım türüdür. Özellikle, nüfuz ticareti suçunda hükmedilen hapis cezası, belirli şartlar altında alt sınırdan tayin edilmesi veya varsa indirim nedenlerinin uygulanması durumunda, adli para cezasına çevrilebilir. Bu durum, yargılama sürecinde hâkimin takdir yetkisine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Yargılamada hâkimin takdir yetkisi, şahsi ve toplumu ilgilendiren faktörler doğrultusunda kullanılmalı ve adil bir yargılama sürecini beraberinde getirmelidir. Bu bağlamda nüfuz ticareti suçlarında adli para cezası uygulaması, ceza hukukunun esnekliğini ve adalet anlayışını yansıtan önemli bir araçtır.

Nüfuz Ticareti Suçunda Şikayet Süresi

Nüfuz ticareti suçu, şikayete bağlı olmayan bir suç türüdür ve bu suç tespit edildiğinde savcılık, resen yani kendiliğinden harekete geçerek soruşturma başlatma yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, nüfuz ticareti suçunda şikayet süresi diye bir kavramın olmadığını belirtmek önemlidir. Bir suç işlendiğine dair bilgi sahibi olan kişi, bu durumu savcılığa aktarsa da aktarmasa da  savcılık bu suç hakkında soruşturma açabilir.

Şikayetçinin var olması durumunda bile, şikayetçinin ilerleyen zamanlarda şikayetten vazgeçme kararı alması, ceza davasının düşmesine sebep olmaz. Yani bir kez soruşturma başlatıldığında, sürecin devamı şikayetçi bireyin iradesinden bağımsız bir şekilde ilerler.

Nüfuz Ticareti Suçunda Zamanaşımı

Nüfuz ticareti suçu ile ilgili yargılamalarda çok önemli bir nokta, ceza hukukunda yer alan zamanaşımı kavramıdır. Temel olarak, nüfuz ticareti suçunda zamanaşımı, suçun işlendiği tarih üzerinden belirli bir süre geçmesi ve bu süre zarfında davanın açılmamış olması ya da açılmış ancak yasal sınırlar içerisinde sonuçlandırılmamış olması durumunda, ceza davasının düşmesine yol açan hukuki bir mekanizmadır.

Nüfuz ticareti suçunda dava açılabilmesi için belirlenen zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren hesaplanmaya başlar. Geçen süre içerisinde eğer bir dava açılmamışsa veya mahkeme süreci kanuni süre içerisinde tamamlanamamışsa, suçla ilgili olarak hukuki yolların izlenmesi mümkün olmayabilir.

Zamanaşımı süreci belirli durumlarda durabilir veya kesilebilir. Örneğin, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gerekli adımlar atılır ve yargılama süreci başlarsa, zamanaşımı süreci durabilir. Bu, sanık ya da şüphelinin cezai sorumluluğunun belirlenmesi için daha fazla zaman tanınması anlamına gelir.

Nüfuz ticareti suçunda zamanaşımı süresinin dolması durumunda, devletin ceza talep etme hakkı ortadan kalkar ve dolayısıyla yargılamanın yapılması hukuken mümkün olmaz. Bu, suçun yaptırımsız kalmasına ve adaletin tecelli etmemesine yol açabilir.

Nüfuz Ticareti Suçunda Etkin Pişmanlık

Türk Ceza Kanunu, suçluların işledikleri suçlardan dolayı etkin pişmanlık göstermeleri durumunda, cezalarının hafifletilmesi ya da tamamen kaldırılması imkanını sağlar. Özellikle nüfuz ticareti suçunda, failin gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemler sonucu duyduğu pişmanlık ve zararı telafi etme çabaları, ceza hukukunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu suç tipinde, failin etkin pişmanlık kapsamında adımlar atması, uygulanacak cezanın indirilmesine, hatta bazen tamamen ortadan kalkmasına olanak tanıyabilir.

Failin işlemiş olduğu nüfuz ticareti suçunda etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için içten gelen bir pişmanlık duyması ve bu pişmanlığını açıkça ortaya koyması gerekmektedir. Bu pişmanlığı eyleme dökmek için mağdura olan zararları gidermeye çalışmalı ve maddi/manevi her türlü zararın karşılanması için çaba göstermelidir. Eğer mevcut ise, suçu ortaklaşa işlediği kişiler veya bu suçun diğer unsurları hakkında bilgi vererek, suçun aydınlatılmasına destek olmalıdır. Tüm bu adımlar, yalnızca kanun koyucunun belirlediği çerçevede ve geçerli hukuk normları dahilinde etkili olabilecek ve somut bir iyi niyet göstergesi olarak kabul edilecektir.

Nüfuz Ticareti Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Nüfuz ticareti suçu, kişilerin mevkii veya etkisini kullanarak çıkar sağlaması durumudur. Bu suçla ilgili yargılama sonuçlandığında, mahkeme bazı durumlarda “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (HAGB) kararı verebilir. Bu ceza muhakemesi kurumu, suçlu bulunan kişiyi belirli bir süre gözetim altında tutmayı amaçlar ve birtakım koşulların yerine getirilmesi halinde cezanın etkilerini ortadan kaldırır.

Eğer sanık denetim süresi içinde koşullara uyarsa ve yeni bir suç işlemezse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile verilen ceza kesinlik kazanmaz ve dava düşer. Bu, sanığın adli siciline işlenmeyeceği anlamına gelir ve bu süreç, sanığın topluma yeniden kazandırılması ve suç işleme riskinin en aza indirilmesi açısından önemlidir.

Nüfuz ticareti suçu bakımından da HAGB uygulanabilecek bir yol olabilir. Ancak, her durum ayrı değerlendirilir ve karar mahkemenin takdirine bağlı olarak verilir.

Nüfuz Ticareti Suçunda Erteleme

Nüfuz ticareti suçu, kişilerin yasadışı yollarla etki ve güç kullanarak, bireyler veya kuruluşlar üzerinde avantaj sağlaması eylemidir. Türk Ceza Kanunu’nda ciddi yaptırımlar içeren bu suç türü için verilen cezaların, bazı durumlarda ertelenebilmesi mümkündür.

Nüfuz ticareti suçunda erteleme, hem şartlara uygun hükümlülerin topluma tekrar kazandırılmasını hedefler hem de cezai yaptırımların kişi üzerindeki etkilerini dengeler. Bu süreç, hukuk sistemi ve mahkeme kararlarının çerçevesinde yürütülerek, adil bir yargılamanın ve cezanın infazının sağlanmasına katkıda bulunur.

Nüfuz Ticareti Suçunda Uzlaşma

Nüfuz ticareti suçunda uzlaşma imkanı bulunmamaktadır. Nedeni ise nüfuz ticareti suçunun doğası gereği daha ciddi ve kamu menfaatini doğrudan etkileyen bir suç olmasıdır. Suçun özelliği ve kamu düzenine olan etkisinin büyüklüğü, bu suç türünde uzlaşma yolunun kapalı olmasına neden olmaktadır.

Uzlaşma, bazı hafif nitelikteki suçlarda etkili bir çözüm yöntemi olabilirken, nüfuz ticareti suçu gibi daha ağır suçlarda uygulanması mümkün değildir. Çünkü bu suçun mağduru genellikle bireysel bir şahıs değil, geniş kapsamlı bir kamu menfaati olduğu için, fail ve mağdur arasında birebir bir uzlaşma sağlanması yeterli olmayabilir.

Sonuç olarak, nüfuz ticareti gibi ciddi suçlar söz konusu olduğunda, uzlaşma sürecinin dışında cezai yargılama ön plana çıkmaktadır. Bu durumda, suçun ağırlığı ve kamu düzenini tehdit eden yönü dikkate alınarak, yasalar çerçevesinde bir cezai yaptırım uygulanması kaçınılmaz hale gelir.

Nüfuz Ticareti Suçunda Görevli Mahkeme

Nüfuz ticareti suçlaması, kamu düzenini ve adalet anlayışını zedeleyebilecek bir suç türü olarak kabul edilir. Bu nedenle, suçlamayla ilgili davaların yürütülmesi sırasında Asliye Ceza Mahkemeleri bu tür suçlar için belirlenen davaları takip eder.

Asliye Ceza Mahkemesi, nüfuz ticareti suçu gibi davaların çözümlenmesinde merkezi bir role sahiptir ve adaletin tesis edilmesi noktasında en önemli adrestir. Bu nedenle, nüfuz ticareti suçlaması önemli bir hukuki süreci tetikler ve ceza hukuku sistemimizde Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargılama yapma görevi hayati önem taşır.

Yorum yapın

Ara WhatsApp